Wednesday, May 30, 2007

Mardin Foto

Tur soforumuz Murat, Dara Koyu'nde bir nine hanima Kurtce biseyler anlatmakta...Ne anlattigi sonraki postumuza :) Murat, 35 yasinda. Yedi kardesler. Evli, 3 cocuk babasi. Cocuklarindan biri menenjitten oturu bebekliginden beri yatalak. Bir halay cekisi var, hayranlikla izlersiniz. Bi cay bahcesinde beraber oturuyorduk. Biri geldi, Murat'a sen benim babama cok benziyorsun dedi. Murat da kalkti adama sarildi, sonra insanlar cift yaratilmistir dedi. Biraz muhabbet ettiler, telefonlari degistiler.

Dara Koyu'nden Filiz hanim...Aman tanrim ne bilmis bi sey o.
Diyarbakir Ulu Cami avlusunda kisa bir mola... Gunes ortada yok, ama gozleri kisik.

Diyarbakir'daki Gazi Kosku'nu gezen cocuklar...Hocalari bu esnada buraya bakin gulumseyin diyordu. Ben de bana bakin gulumseyin dedim. Hicbiri donup bakmadi. Ama bazilarinin kahkaha atmasinin sebebi benimdir.
Cahit Sikti Taranci Muze Evi'nde sairle bakisiyoruz. Yas 35 yolun yarisi eder, Dante gibi ortasindayiz omrun...Cevremizi saran tum cocuklar bu uzun siiri ezbere biliyordu. Iclerinden birine "peki Dante kim?" diye sordum. Italyan yazar ve sair dedi. Agzim bi karisa yakin acik kaldi.


Nargaz. Mardin'de 1 numara. Gaz gaz gaz, tabi ki Nargaz...Ayrica tasimacilik hususunda da son nokta.
Mardin'de belediyenin kadrolu esekleri var. 3 yil calismanin sonunda (genellikle copculuk) emekli oluyorlar. Emeklilik maaslari da 300 milyon. Bol bol saman yiyolar.

Monday, May 28, 2007

Hasankeyf

Bunu hic cozemedim. 1905? Cihat? Hooo? Bilen varsa help alayim. Rehberimize sormayi hic denemedim bile. Iyi cocuk hos cocuktu da, bilmiyordu pek bisey. Ustune gitmedim ben de.


Orhan Elmas'in yonettigi 1969 yapimi "Bos Besik" filmi var ya. Hani Fatma Girik'in oynadigi. Tepede asili olan besik o besikmis iste. Fatma Girik'in bebegi Hasankeyf'teki bu magara evden kacirilmis filmde. Ya yaaa...





Hasankeyf tepesinden koy ve Dicle. Yukseklik korkum oldugu icin en kenardan kendardan agir agir cikabildim. Koy cocuklarinin ucurum kenarlarindan patir patir kostura kostura ciktiklarini gordukce "hey, cekil ordan duseceksin" nidalari attim, siritiyorlardi bana.

Koyun butun cocuklari adeta yerel rehber. Hepsi ayni metni ezberlemis sanirim. Biri anlatirken diger dur ben anlatayim diyor ve tam digerinin kaldigi yerden devam ediyor. Bu bucur de heyecanli heyecanli biseyler anlatiyor da bi hatirlasam. Ilerdeki minik oyuklari, magaralari goruyor musunuz? Oraya sedir atip golgenin tadini cikariyorlar. Simdi yoklar o baska.

Hasankeyf'in Yattara lakapli minigi. Trabzonsporlu Yattara'yi bilenler hemen durumu cakmistir, neden bu lakap bu bucure takilmistir. Isin sirri kafasinda. Bu yaramaz elimdeki suya dadandi. Verdim suyu, o da icmeden yere bosaltti.



Hasankeyf'in kir pas icinde yokluk icindeki koy cocuklari...



Ortada minare var ya, tepesinde leylek yuvasi olan. Baraj golunun yuksekligi onu gececekmis iste. Insan hayal bile edemiyor.

Bu akan nehir Dicle. 5 yil icinde Hasankeyf'i yutacak olan nehir. Neden kiz cocuklarina "Dicle", erkek cocuklarina "Firat" ismi verilirmis soyleyin bakalim. Ikisi de nehir sonucta dimi. Neden ama neden...Din din dinnn. Cunku'su var. Dicle, onune engel gelince onu asmazmis, yanindan kivrila kivrila dolana dolana onu gecermis...Firat ise azgin bi nehirmis, onune cikani dagita dagita yuta yuta ilerlermis. Mantikli, cok mantikli.


Bi de Dicle'nin hemen kenarinda "Yol Gecen Hani" adinda bir et balik lokantasi var. Uc kat magara evi aslinda. Ucuncu kat cok nemli rutubetli. Hemen ilk katta Dicle'nin -yanlis hatirlamiyorsam- "zappurt" adindaki baligini yedik orda. Cok lezzetliydi. Temizlik hususunda benzer duygular icinde degilim gerci. Sonra, kuvvetli bir toz firtanasi cikti. Iceriye gram toz girmedi. Whitney Houston "I will always love you" tadinda biseyler caliyordu. Mudahale etmedik.

"Gunduz Seyranlik Gece Gerdanlik"

"Gitmesek de gormesek de o koy bizim koyumuzdur" diye bir soz var ya. Buyuk bir yalan o. Gitmeyince gormeyince o uzaktaki koyler bizim olmuyor. Koy hahvesinde toplanan ahali ile dertlesmedikce, subaslarinda toplanmis kadinlarimizin yari kacak bakislarini koy cocuklarinin gozlerindeki pariltiyi gormedikce olmuyormus bu isler. Uzak yakina baska turlu gelemiyormus.
3 gunde onca ani birikti, o kadar cok fotograf cektim ki, o kadar olur. Nerden baslayacagimi bilememenin saskinligi icindeyim aslinda. Simdilik sadece Hasankeyf'te cektigim fotograflari gostermekle yetinecegimdir. Buyrunuz kendileri hemencecik yukardalar.

Wednesday, May 23, 2007

mardin mardin

Bu cuma gunune kisacik bir Mardin turuna katiliyorum. Boylelikle Istanbul disinda da koca bi dunya var fikrini hayata gecirmenin bu yaz donemindeki ilk adimini atmis olacagiz. Cuma sabahi 5de Diyarbakir'a hareket. Tur programi icinde gorecegimiz bi suru yer var, misal mi, iste misal:

Gazi Kosku
Ulu Cami
Malabadi Koprusu
Hasankeyf
Magara evleri
Mor Gabriel Manastiri
Mor Benham Kilisesi
Kasimiye Medresesi
Tarihi Dara sehri

Donus pazar sabahi 9da. Iki guncuk zamanda bu kadar yeri nasil gorecegiz, nasil sindirecegiz, hazimsizlik cekmeyecek miyiz sorularinin cevaplari bende de yok. Tur sirketinin bi bildigi vardir umarim. Mardin'e gitmis var mi sevgili pitirciklarim? Tavsiyeniz varsa alirim yaparim. Anlaticam donunce, fotolarla bezenmis, fotoroman tadinda biseyler biseyler...

Wednesday, May 09, 2007

istanbull

Geldim gordum geziyorum..henuz sadece taksim civarini geziyorum, ama olsun acilirim yakinda..kendimi en cok kendim gibi taksim'de hissediyorum. omrunun yarisi orda gecen biri olarak normal bu durum. cuma gunu istanbul'a geldim iste, haftasonu aile saadetiyle gecti. buyuk uzun bir masada raki esliginde uzun zamandir hasret kaldigim ev yemeklerini hopurdattim. abd maceralarimi anlatmam konusunda israrli olan her yastan akrabalarimi akademik muhabbetle sikmak istemedigim icin bulabildigim en geyik seyleri anlattim. abd'lilerin muntazam salaklarindan bahsettim, ki bu son donemde artan "milli hareket" hesaba katildiginda cok stratejik bi hamleydi, cok basariliydi. sonra konu abd'lilerin obezite sorunundan bush'un aptal saptal gaflari ve sahinlerin coken politikasina kadar gitti geldi. pazar gecesi ilk taksim hamlemi, bi kac arkadasla bulusup boydan boya bi kac volta attiktan sonra, once peyote sonra deep adli bi restoranta biseyler yedik ictik. Pizzasi acayip superdi, abd'de gunde bi ogunu pizza ile gecen biri olarak hala pizza yiyebilme istahim beni de hayretlere sokmadi degil.

bu arada deryik, saray'da kazandibi yedim ben, gozun arkada kalmasin :)) hatta bambi'de kasarli durum doner bile yedim.

"ama bu demek degil ki hayatta basarisiz olacaksin"

sevgili acun, fear factor'de elenmis bir yarismaciyi teselli ederken..

evet, turkiye'deyim.

i love turkey, especially istanbull.


edit: soylemeden edemeyecegim..Lily Allen ile James Blunt bi an once evlensin, ve ikisi de muzik yasamlarina bu evlilikle bi son versinler.

Thursday, May 03, 2007

Back to home

Ohom ohom Istanbul yolcusu kalmasin. Gun bugundur. Cok aktarmali gidiyorum, arada Birlesik Krallik'in Londra sehrine filan da ugrayacak ucak. Aslinda epey bir ulke/sehir "gezmis" oldum boylece. Havaalanlarindan sehir rontgenlemeleri. "Iste ben bilmem ne havaalanindayken...daha o zamanlar sen su kadarciktin..." diye cumleler kurabilicem orta vadede.

Akrabalar aralarinda yemek yapiminda isbolumune gitmisler. Biri tatli yapiyor, biri borek, digeri dolma. Ben de ailenin "the Connoisseur"u sifatiyla "sunun tuzu eksik sunun dibi tutmus su kisik ateste daha iyi olurdu zannimca" gibi bobur bobur cumleler kuracagimdir. And olsun.

Yarin Istanbul'da olucam iste. Bilet cift yonlu hala, ama az kaldi tek yonluye donecek sonunda. Guzel gunler gorecegiz cocuklar.

Iyi yolculuklar bana.

Wednesday, May 02, 2007

yayin akisimiz kaldigi yerden tum hiziyla devam edecek...ama once reklamlar...



Reklam almis bloglara tik'larken uc kere dusunuyorum (benim icin yuksek bir sayi bu). Bu isin dogasina, kendini deneyimlerini anlatma es dost akrabayla paylasma isinin dogasina uymayan bi durum bence bu reklam isi. Alisamadim. Koyanlar niye koyuyor onu da cok idrak edebilmis degilim. Yargilayacak durumda zaten degilim de, motivasyonu nedir bu isin cozemiyorum. (Blog olsun olmasin, bir siteye girdiginizde ilk isiniz mumkunse reklam kutucugunun kosesindeki carpiyi tiklamak olmuyor mu sizin?) Gunde binlerce reklama maruz kalan zavalli beynimiz zaten yeterince embesil olmadi mi, bari bloglar arasinda gezinip merakimizi bi sekilde cezbeden insanlarin yazdiklarini okurken bi nebze rahatlamasin mi? Kosedeki reklama gozumuz takilmadan sirf yazilan sey ile birebir ozel bir diyalog kurabilelim. (Bana bir masal anlat qm.)

Blog yazmak cok kisisel bir is (taa ilk zamanlardaki "blog nedir, gunluk mudur degil midir hede hodo" tartismalarina girmeden hizla devam ediyoruz). Herseyi metalastirma, ticarilestirme mantiginda zaten sakat olan biseyler var. Bloglarimiz sadece bize kalsin, kar mantigi her yere bulasmasin. Bloglar arasi kurulan dostluklarin uzerine reklam golgesi dusmesin. Sonraki kusaklara tavsiyem, qm'in yegane vasiyeti budur.

Non-profit bloglar olalim. Birakalim, burdan da uc bes kurus kazanmayiverelim.

a href="http://www.justforeignpolicy.org/iraq/iraqdeaths.html">Just Foreign Policy Iraqi Death Estimator