Thursday, September 28, 2006

A Philosopher's Advice

"First say it, then qualify it" (David Lewis).

Wednesday, September 27, 2006

Pringles

Bu dunyada en zor sey, acilan bir Pringles'i bitirmeden kapagini kapatabilmektir. Ikincisi ise, kutunun dibindeki kirintilara (kutuyu kafaya dikmeden, hile yok!) ulasabilmektir. Hayat bundan ibarettir, degildir de, olsaydi fena olmazdi.

Tuesday, September 26, 2006

QM'den cirkin iddia

Okan Bayulker duduktur, parayi veren onu calabilir.

Monday, September 25, 2006

Doberman, doverim seni



Hayvan dostlarimizdan ogrenecegimiz ne kadar cok sey var dimi aslinda sevgili pitirciklar? Fotograftaki beyefendi bir adet doberman pinscher'dir. Hic bir zaman soyle kendinden emin oturamadim, gozlerimi tek bir noktaya bu kadar kararli dikemedim, sag patimi sol patimin ustune boyle estetik bicimde atamadim. Patilerim olmadigindan degil, konu o degil, anlatamadim. Mevzu derin, basite indirgiyorsunuz hemen. Kulaklarimi da radar gibi acamadim, ama bu kulaklarimi hareket ettiremedigimden degil mesela. Hic bir zaman bu dobermancik'in cimlerin ustunde hissettigi rahatligi hissedemedim (zor bir cocukluk gecirdim, evet cok zor). Sadece varligimla korku ve saygi uyandirmayi basaramadim, bu kopekcigin dogal olarak sahip oldugu seyleri esek kadar calisip da edinemedim. Esekler alinmasin. Onlar da guzel hayvanlar. Gozleri ozellikle. Posted by Picasa

Thursday, September 21, 2006

Devil

Acele i$e; uzun ok kuyruklu, catal sopali, keci kulakli, hafif kambur kirmizi bir yaratik karisir.

Tuesday, September 19, 2006

tik tak

Isinma hareketleri yapmayan futbolcunun bacak kaslari tutulur, fikir jimnastigi yapmayan birinin ise beyin kaslari tutulur. Ayni Hasan Sasmaz mantik.

Kucuk seylerle mutlu olabilen biriyim. Mesela, once kirli bulasiklari guzelcene biriktiriyorum, sonra bi anda yikiyorum. Hepsi tertemiz oluyor, magical bisey.

Genclik yillarimin ilk-orta-lise yillarina denk gelen bolumunun herhangi bi evresinde zek zek Zekeriya adli sahsiyeti tanima serefi bana ‘nail’ olmustu. Din Kulturu ve Ahlak Bilgisi mealinde bi derste hoca bizim zek zeki tahtaya kaldirip allahin sifatlarini sormustu. Zek zek dusunmustu biraz, dogru yanit tabi ki gelecekti, ve yanit: harika, muthis, enfes. Oldu mu zek zek? Senin adina sifatina yakisti mi bu cevap? Sen gercek olamayacak biriydin zek zek, gercekten var miydin yoksa zihnim bana oyun mu ediyor? Soylesene zek zek.

Saturday, September 16, 2006

what i want to do

Arka direge kosmak, kendi eksenim etrafimda donup bostaki arkadasimi aramak istiyorum. Cikita muz orta da kesebilirim, fuleli calimlarla ilerleyebilirim. Rakibimin belini kirabilirim, o denli bileklerime hakimim yani. O da olmadi, sagindan atip solundan kosarim. Yetmedi, koseye ayak ici plase. Kanatlari iyi kullanmak lazim, gobek kalabalik. Topu aglarla bulusturmak, onlarin hasretine son vermek istiyorum.

No sense

Eskiden kacmak isteyen adamlar once topuklarini bi guzel yaglarlardi. Topuk yaglamadan kacilmazdi, ayipti, bi nevi kactigin insanin gururuyla oynamakti. Simdi kimse topuk yaglamiyor, sadece kaciyor. Hersey 'fast' oldu, mekanik oldu, al gulum ver gulum oldu. Bisey bisey oldu. Nerde o eski topuk yaglamalar? Simdiki genclik kulturumuzu bilmeden buyuyor hanim. Ne dedin bey? Elinin koru... Elinin kiri mi bey? O baska.

Friday, September 15, 2006

Pinhani

Istanbul'da kimim var?
Kimin icin bu toz duman?

Duygu somurusu yapma be Pinhani.

Thursday, September 14, 2006

hidden truth

12 eylul diye bir gercek var. Bir gercek olarak 12 Eylul var. Bunun yaninda, hayvanat bahcesi var, ordu var, devlet var.

Hayatin aci gercekleri vardir, Joe. Mesela, ornek vereyim. Yok, ornek olarak, mesela vereyim. Gozunun yaginda cift yumurta kirmak diye bir laf vardir, eski bir halk deyisimizdir bu Joe. Ne kadar cirpinsan da kacamazsin. Ya o yumurtayi kirarsin ya bu deveyi gudersin. Bak bu da baska bi ozlu halk sozudur. Ihtimal bizden, secim senden manasinda Joe. Kulturumuz iste boyle kapsayicidir, mozaik pastadir adeta. Melting pot'tur, Pol Pot'tur.

Tuesday, September 12, 2006

Vecize

Butun camasirlar ayni hizda kirleniyordu. Birinciligi ic camasirina verdiler. Ustelik beyaz bile degildi.

Turkish Universe

Bi turk dunyaya bedeldir. Yetmis milyon turk var. Hesap ortada. Evrenin her yanina nufuz etmis durumdayiz. Bi nevi, yani bi tur manasinda, evrenin varligi turklere dayanilarak aciklanabilir. "Big Turk Bang teorisi", teorimin adi. Turkler once boyle cok yogun mu desem acayip sekilsiz boyle top gibi bi kutleydi. Sonra bu kutle 'allahsizlaaar' diyerekten patladi, 7 milyar mi 8 milyar mi isik yili desem. Orayi hesap edemedim. 70 milyon parcaya dagilip zuzaya yayildilar. Sonra gel zaman kac zaman gunumuzde dunya adi verilen gez-gende biraraya gelip voltrani, yok yok, turkiyeyi olusturdular. Simdi tekrar patlamaya hazirlaniyorlar. Ama bu sefer iceriye dogru, yani soyle ki, birbirlerini yiyorlar. Sasirdilar! Sasirdilar! Birbirlerini yiyorlar! Tanri evreni korusun. Tanri, ssstt, kime diyorum.

Sunday, September 10, 2006

NYT, Cats, and Hippocrates

"All who, on attempting to speak or write on medicine, have assumed for themselves a postulate as a basis for their discussion -heat, cold, moisture, dryness, or anything else they may fancy- who narrow down the causal principle of diseases and of death among men, and make it the same in all cases" (p.13). Hipokrat'in "On Ancient Medicine" adli calismasi iste bu cumle ile baslamakta. (Not: Yandaki fotografta gormus oldugunuz minik yesil kitapcik ise bu calismayi icinde barindiran bir adet antoloji.) Son derece akici bir dille yazilmis, zamanin tip bilimine iliskin onemli ipuclari veren, ve bunlardan da onemlisi, epistemolojik acidan zengin tartisma zeminleri acabilecek miniminnacik bir calisma, bu "On Ancient Medicine." Okunmasi tavsiye olunur. Fakat, farz edelim ki, bunu okumak istemiyoruz. O zaman daha guzel bi onerimiz var. Iste New York Times'in "Book of Cat Cartoons"u ve iste onun icinden en sevdigim karikaturlerden birisi... Ancak hasta duzeyde kedisever birinin (yani, kediye sahip olamayacagi nitelikler atfecek kadar raydan cikmis birinin) hissedebilecegi bir endise ne guzel de resmedilmis degil mi sevgili blogger okuyucular? Siz de takdir edersiniz dimi? edersiniz edersiniz... Posted by Picasa

Friday, September 08, 2006

When I was in Paris...

...bu sekilde baslayan cumleler kurabiliyorum artik. Yani kurdugumda kurdugum cumle yalan olmuyor. Parizyen nufusunun yogun oldugunu gunumuz turk blog camiasini goreve cagiriyor, ve ustteki fotografta gormus oldugunuz bi adet unlu Paris caddesinin adini rica ediyorum, efendim, mumkunse. Biraz kazik bi soru, farkindayim.

O minik sevimli araba.
Bu arabayi tanimlamak istiyorum, ona karsi besledigim hayranlik duygusunu kelimelere dokmek istiyorum. Ama, sadece bu kadar soyleyebiliyorum: o minik sevimli araba. Daha fazlasi cikmiyor, denedim cok, deniyorum hala. Posted by Picasa

Thursday, September 07, 2006

On Cakes and Other Ordinary Things (1)

Neden buzdolabinda uslu uslu duran pasta, tabagimdaki pastadan daha lezzetli geliyor bana? Neden buzdolabindakini sanki biseyleri asirir gibi kenarindan kosesinden tirtiklamakla aldigim performansi, tabagimdakinden alamiyorum? Neden ama neden? Posted by Picasa

Monday, September 04, 2006

yeni evim ve ben

Yeni evim birazdan goreceginiz gibi ufacik. "Large efficiency" diyorlar, bizdeki "studyo daire" denen seye tekabul ediyor. Babama yeni bi ev kiraladigimi soyledigimde hemen "kac metrekare?" diye sordu. Salladim bisey (50-60 metrekare dedim, ama sanirim yok o kadar). Kiraladigim evin kac metrekare oldugunu bilmedigimi soyleyemedim. Ama burda (abd) oyunun kurallari baska, babalik. Ilanlar evlerin kac metrekare oldugu bilgisini icermiyor, sadece kac oda, yerler ahsap mi hali mi, esyali mi esyasiz mi. Bu tip gereksiz ayrintilar. En onemlisi metrekaresi, tamam, ama kimse onu sormuyor. Emlakcilar bile bilmiyordur belki.

Simdi efendim, bu ev tam bana gore, pasalar gibi yeter bana. Fotograflar asagidadir, bir goz atiniz, begenmezseniz soylemeyiniz, moral bozmayiniz ("ehehe, duduk gibi ev" diyerek gevrek gevrek gulenler, evet sizler, yok olun karsimdan!). Yok begenirseniz ovunuz, yureklendiriniz (ornek: "vay saray yavrusu gibi maasallah", ama tukuruk sacmadan). Gordugunuz gibi henuz esya yok icinde, bi esyalarimi getireyim, bi de oyle gorursunuz, artik. Zaman var ama daha ona, bu konularda ileri derecede agirkanliyimdir. Raporum bile var, ona gore.

isteee karsinizda yeni evimin en ozel goruntuleri!!




 Posted by Picasa

Saturday, September 02, 2006

Insan ozler...

Miska'cim. Supersin!

(Tiklayin da ne super yaratik oldugunu daha net gorun :)

Friday, September 01, 2006

Din din din din

Zaman zaman gereksiz gevezeliklerden kacindigim gercegi, bazi zamanlarda gereksiz derecede geveze olabildigim gercegini degistirmiyor. Gereksiz gevezeliklerimin istahla dinlenmesine, kisa ve vurucu tespitlerimin ise ustunkoru bir bicimde gecistirilmesine sasiriyorum. Bu koca yasima kadar ogrendigim sey, aklina ilk geleni, ne kadar sacma oldugunu dusunsen de, soyleyecek kadar rahat olmak gerektigi. Goreceksin ki, karsindaki senin soyledigini hic de sacma karsilamayacak. Ve sen, onun senin soyledigin seye ne kadar ciddiyetle yanit verdigini gorup sasiracaksin. Ama, aslinda buyuk ihtimalle, o da seninle ayni duygulari hissediyor, ve kendi soyledigi seyin ne kadar sacma oldugunu dusunuyor. Boylece cok sacma seyler, sadece kelimelere dokulup iki kisi arasinda bir "iletisim konusu" oldugu icin, ciddi ve degerli seyler muamelesi goruyorlar.

a href="http://www.justforeignpolicy.org/iraq/iraqdeaths.html">Just Foreign Policy Iraqi Death Estimator