ruhsuz hayat bombalari
Ruhsuz olmak ile gercekci olmak arasinda bir fark var mi acaba? Mesela gercekcilik ne iyimser ne de kotumser olmak, aksine bu iki oznel yonelimin ortasinda dar bir yol tutturmak ise...Ama "ruh sahibi olmak" ise tam da o anlamiyla oznel olmak, iki yonelimden birine savrulmak ise...E o zaman gercekci olmak ruhsuz olmak olmuyor mu? Soyle de sorabiliriz: gercekci olmak insanliga sigar mi?
Bir hocam vardi. Hala hocam sayilir kendisi aslinda, ama artik ondan ders almiyorum. Felsefeci kisisi bir insan ("filozof" cok yuklu bir terim, tasimasi zor; en guzeli yerini bilip alcakgonullu limanlara demir atmak). Demisti ki bir gun bana: "Hayat fazlasiyla cok yonlu genis bir deryadir, en guzeli bu cok boyutlu matrisin her noktasindan bir nese cikarmaktir, felsefe bu bakimdan tek yol degil, sadece bir yoldur." Sevgili hocam bunu bana soylediginde henuz daha korpe bir delikanliydim. Soyledikleri bana cok manali gelmemisti, sanki felsefeye yeterince vakit ayirmamasinin suslu bir bahanesini yapmaktaydi. O zamanlar, kutsadigim bu felsefe deryasina kendini cileci bir vakfedisin otesinde her soz bana zirilti, mirilti ve hatta hirilti gibi gelmekteydi. Ama simdi goruyorum ki, hayat hakikaten cok yonlu genis bir deryadir. Az ama oz bir sekilde soylemek gerekirse: zararin neresinden donulurse kardir. Artistik bir sekilde soylemek gerekir ise: her fark edis, erken fark edistir.
Cocukken garip bir dusuncem vardi. Ailecek oturdugumuz zaman, ozellikle de misafirlerle kalabaliklastigimiz siralarda, disardan birinin salonun tam ortasina bir el bombasi attigini dusunurdum. Bu el bombasi patlarsa hepimiz natur-mort olucaz, ama bunu durdurmanin tek yolu da benim o bombanin uzerine atlamam. Epey psikomanyak bir hayal dunyasi farkindayim. Neyse, her seferinde ben o bombanin ustune atlamak suretiyle cekirdek ailemi ve genis ailemi kurtarirdim. Bir keresinde bunu bir yakinima sordugumda, yani oyle bir olay olsa ne yapardin diye, atlamazdim yan odaya kacardim dedi. Cok sasirmistim o an, hala o saskinlik bellegimde sarapneldir. Sozun ozu, I am a Hiro Nakamura!
Bir hocam vardi. Hala hocam sayilir kendisi aslinda, ama artik ondan ders almiyorum. Felsefeci kisisi bir insan ("filozof" cok yuklu bir terim, tasimasi zor; en guzeli yerini bilip alcakgonullu limanlara demir atmak). Demisti ki bir gun bana: "Hayat fazlasiyla cok yonlu genis bir deryadir, en guzeli bu cok boyutlu matrisin her noktasindan bir nese cikarmaktir, felsefe bu bakimdan tek yol degil, sadece bir yoldur." Sevgili hocam bunu bana soylediginde henuz daha korpe bir delikanliydim. Soyledikleri bana cok manali gelmemisti, sanki felsefeye yeterince vakit ayirmamasinin suslu bir bahanesini yapmaktaydi. O zamanlar, kutsadigim bu felsefe deryasina kendini cileci bir vakfedisin otesinde her soz bana zirilti, mirilti ve hatta hirilti gibi gelmekteydi. Ama simdi goruyorum ki, hayat hakikaten cok yonlu genis bir deryadir. Az ama oz bir sekilde soylemek gerekirse: zararin neresinden donulurse kardir. Artistik bir sekilde soylemek gerekir ise: her fark edis, erken fark edistir.
Cocukken garip bir dusuncem vardi. Ailecek oturdugumuz zaman, ozellikle de misafirlerle kalabaliklastigimiz siralarda, disardan birinin salonun tam ortasina bir el bombasi attigini dusunurdum. Bu el bombasi patlarsa hepimiz natur-mort olucaz, ama bunu durdurmanin tek yolu da benim o bombanin uzerine atlamam. Epey psikomanyak bir hayal dunyasi farkindayim. Neyse, her seferinde ben o bombanin ustune atlamak suretiyle cekirdek ailemi ve genis ailemi kurtarirdim. Bir keresinde bunu bir yakinima sordugumda, yani oyle bir olay olsa ne yapardin diye, atlamazdim yan odaya kacardim dedi. Cok sasirmistim o an, hala o saskinlik bellegimde sarapneldir. Sozun ozu, I am a Hiro Nakamura!
sevgi böceği misin nesin :/
Posted by Indis Numenesse | 4:18 PM
kimler gelmis ugur bocegim gelmis :/
Posted by QM | 7:56 AM
ben de sayfayi actim, son postunu okudum, tam tekrar yazman icin illa yunanistan in birbirine mi girmesi gerekiyordu diye sana takaza edecektim ki, diger postlarini gordum. Meger Yunanistan birbirine girmeden cok once gelmissin de farketmekte gecikmisiz. Hosgeldin. ne iyi ettin de dondun.
cocuklugumda benim de seninkine benzer dusuncelerim vardi. ilk aklima geleni: ilkokul ikinci yahut ucuncu siniftaydim. nelson mandela hapisten yeni cikmis, devlet baskani olmustu. Bizimkiler deli gibi sevincli, bana durmadan nelson mandela'yi anlatiyorlar, resimlerini gosteriyorlar, sozlerini okuyorlardi. tabii bende nasil bir nelson mandela hayranligi olusmustu anlatamam, 10 kasimlarda anitkabirde aglayan mavi gozlu erden beterdim. saplanti haline getirdigim bir hayalim vardi: mandela bir meydandan konusma yapiyor, o pis beyazlar (!) nelson mandela'yi oldurmeye calisiyorlar, ben de patlayan kursunun uzerine atlayip kendimi feda ediyorum, mandela elimi tutarken oluyorum. O kadar inanirdim ki bu hayale, ustune bir de oturur hungur hungur aglardim.
Boyle cocuklar buyuyunce empatisi yuksek bireylere donusuyorlar sanirim. Tabii bu pratikte bizim icin iyi bir sey mi emin degilim. :)
Posted by Anonymous | 10:00 PM
This comment has been removed by the author.
Posted by QM | 2:21 AM
hosbulduk passive, iyi ettim dimi :), ben de yazmayi ozlemistim valla..
pratikte iyi birsey degil passive hanimcim ya, eminim ben, son kararim bile diyebilirim :))
bir de, senin cocukluk hayalleri cok politikmis yahu, sastim dogrusu :!!
Posted by QM | 2:22 AM
sorma yahu, cocukken dogru yoldaydik aslinda ama ne olduysa buyuyunce oldu, yas ilerledikce liboslasip cozuttuk. :))
Posted by Anonymous | 10:31 PM
hehehe libosluktan kurtulmak icin hicbir zaman cok gec degil :))
Posted by QM | 11:31 AM
Post a Comment